tag:blogger.com,1999:blog-13528363813140927712024-02-18T22:00:13.306-08:00BİR İŞSİZİN ANILARIISILhttp://www.blogger.com/profile/02939058917187212294noreply@blogger.comBlogger4125tag:blogger.com,1999:blog-1352836381314092771.post-68233727144323131562013-06-28T05:54:00.005-07:002013-06-28T05:59:46.149-07:00Çalışan Kişi<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyxY7B4sGGOKobn_fnlF6zpMdXV0lR7b8p22Eh_J_BeKaCY5scDM8y1tAAQ1v-0bhrm1QWJKc9l9CVzJf4BOPdCmZFm70kFip9leNQo9kFINIxJowWWLMxG7SibqKHQW4DESpO-NkbUafB/s333/385816-3-4-53cee.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="230" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyxY7B4sGGOKobn_fnlF6zpMdXV0lR7b8p22Eh_J_BeKaCY5scDM8y1tAAQ1v-0bhrm1QWJKc9l9CVzJf4BOPdCmZFm70kFip9leNQo9kFINIxJowWWLMxG7SibqKHQW4DESpO-NkbUafB/s320/385816-3-4-53cee.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif; font-size: large;">Bizim toplumumuz çok abartıyor bu işleri..Eğitimini tamamla,
işin olsun, evlen, çocuğun olsun, ev satın al, yazlık al, çocuğuna sünnet
düğünü yap vs.vs… Bitmez işler.. Başkasına göre yaşamak mı? Eğer bu akıma
elini, kolunu kaptırdıysan vay haline. Sonu gelmez bir daha.. En iyisi kendi
bildiğini yapmak, istediklerini gerçekleştirmek, kendi hayatını kendin
belirlemek.. Bu da ne istediğini bilmekle, kendini tanımakla, farkındalıklarını
arttırmakla başlıyor.. Kolay bir süreç değil, biten, tamamlanan bir süreç de
değil..Yol aldıkça önünde uzanan yolun daha da uzadığını görüyorsun..</span></div>
</div>
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif; font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif; font-size: large;">“Çalışan Kişi” başlığını atmıştım, başka şeylerden
bahsedecektim, bambaşka şeyler yazdım…Hayat da böyle, bir şeylere niyet edersin
bambaşka şeyler olur biter..Siz yeter ki keyifle yaşayın her ne
yaşıyorsanız! </span></div>
ISILhttp://www.blogger.com/profile/02939058917187212294noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1352836381314092771.post-62096498037867332122012-03-31T13:15:00.001-07:002012-03-31T13:18:52.601-07:00<h2 style="text-align: center;"><span style="color: #0c343d; font-size: x-large;">NELER OKUDUM</span></h2><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcASG3ZetFewEXKhyk9QRsSwsHtPMQOAueJOJPq4krB1q8bbfxadTU59qfZdoMneZwh2GGspoOSn34Dv8fxOH0IThtPiird4Ik1tQhgK9pbLXz6de7jrXHAe5CAX3mhq5wulGsdpjryWRA/s1600/B-8923~1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" dea="true" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcASG3ZetFewEXKhyk9QRsSwsHtPMQOAueJOJPq4krB1q8bbfxadTU59qfZdoMneZwh2GGspoOSn34Dv8fxOH0IThtPiird4Ik1tQhgK9pbLXz6de7jrXHAe5CAX3mhq5wulGsdpjryWRA/s320/B-8923~1.JPG" width="320" /></a></div><br />
<span style="color: #0c343d; font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">İşten ayrılış tarihim Ekim 2009'dan beri okuduğum kitaplar:<br />
Aklını Kullan Aksini Düşün<br />
Alacakaranlık<br />
Amok Koşucusu<br />
Aşk<br />
Aşka Şeytan Karışır<br />
Ay Hırsızı<br />
Aylak Adam<br />
Bin Muhteşem Güneş<br />
Çapraz Oyun<br />
Erozyon Dede<br />
Fareler ve İnsanlar<br />
Farklı Rüyalar Sokağı<br />
Göçebe<br />
Gönderilmeyen Aşk<br />
Gördüğüme Sevindim<br />
Gül Parmaklı Ay<br />
Günden Kalanlar<br />
Hayat<br />
Hümeyra<br />
Hüzün<br />
İmparator Çay Bahçesi<br />
İnsanlar, Hayvanlar ve Yırtıcı Hayvanlar<br />
İz<br />
Kayıp Sembol<br />
Kazanan Yalnızdır<br />
Kıldan İnce Kılıçtan Keskince<br />
Kırk Oda<br />
Koku<br />
Körlük<br />
Kürk Mantolu Madonna<br />
Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler<br />
Miyase'nin kuzuları<br />
Muz Sesleri<br />
Olasılıksız<br />
Ölü Zaman Gezginleri<br />
Onlar Benim Kahramanım<br />
Piraye<br />
Puslu Kıtalar Atlası<br />
Sadakat<br />
Şafak Vakti<br />
Serenad<br />
Son Ada<br />
Şu Dağın Ardı İran<br />
Suskunlar<br />
Tuncay Terzihanesi<br />
Türkan-Tek ve Tek Başına<br />
Tutulma<br />
Tutunamayanlar<br />
Umut<br />
Uzun Beyaz Bulut Gelibolu<br />
Veda<br />
Yalnızız<br />
Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz<br />
Yeniay<br />
Yüreğim Seni Çok Sevdi<br />
Zengin Baba Yoksul Baba</span>ISILhttp://www.blogger.com/profile/02939058917187212294noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1352836381314092771.post-13525057518521911372012-03-26T07:12:00.001-07:002012-03-26T07:20:17.059-07:00<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;"><span style="background-color: white; color: blue; font-size: x-large;"><strong>Evdesin? Evdeyim..</strong></span></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;"><br />
</div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Çevremdeki tüm insanların işten ayrıldıktan sonra ilk sordukları soru: -EE, nasılsın? Evdesin? -Evdeyim.</span></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">İlk zamanlar çok sinir olurdum, çünkü öyle bir ima tonuyla sorulur ki bu soru, evde oturan insan sanki hiçbirşey yapmaz, boş boş oturur, hiçbir işe de yaramaz sanki bu hayatta. İnsanların kafalarında böyle bir imaj oluşmuş.</span></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">İkinci soru şudur: -Canın sıkılmıyo mu evde?<br />
Ya kardeşim, neden sıkılsın canım? Sabah kalkıp bir koltuğun tepesinde akşama kadar tv mi izleyeceğim yani? Ayrıca böyle olsa kime ne?</span></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxhd0lPKBBPqYtd4oXrjcdKYDbHeI4jPouyLF9zTegTufey_Cm4KPSEXY7gBJDzZ9KqrFYHQmL9vRDDd-P39ij8op54kT15VrgQsDJawrhZeHk4kK79h2ECJVKeYSTNcydx-4LdUENQFQ1/s1600/ciceklerin-arasinda-amuda-kalkan-kiz_3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img aea="true" border="0" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxhd0lPKBBPqYtd4oXrjcdKYDbHeI4jPouyLF9zTegTufey_Cm4KPSEXY7gBJDzZ9KqrFYHQmL9vRDDd-P39ij8op54kT15VrgQsDJawrhZeHk4kK79h2ECJVKeYSTNcydx-4LdUENQFQ1/s320/ciceklerin-arasinda-amuda-kalkan-kiz_3.jpg" width="320" /></a><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">İlk günler kendimi çok sevdiğim bir hobime verdim: kitap okumak..Bol bol okudum-hala da okuyorum. Meğer okumak istediğim ne çok kitap varmış, nasıl da kaptırmışım kendimi hayatın curcunasına..<br />
İnternette daha fazla zaman geçirmeye başladım. Blog oluşturdum, twittera üye oldum, farmville oynamaya başladım.Bilgisayarımda fotoğraf arşivi oluşturdum.<br />
Eşimle daha çok film izlemeye başladık. <br />
Ve kendimi en eksik yönlerimden biri olan bir uğraşa verdim: Yemek yapmak..<br />
Ama şimdi ''yemek yapmak'' deyince küçümsemeyin. Yemek yemeyi sevmeyen, haliyle yapmayı da sevmeyen biriydim, bu nedenle yıllardır dışarda yiyerek ya da evde geçiştiren biri olarak pek abarttığımı sanmıyorum. Neler neler yapmadım ki; mercimekli köfteler, ali nazik kebabı, patlıcan kebabı, yeni uydurma tarifler, mezeler, mezeler, mezeler.<br />
Hatta meze konusunda uzmanlaştığımı bile söyleyebilirim. <br />
imza günlerine, film festivallerine katıldım. Şehir içinde yıllardır gezmediğim müzeleri ve tarihi yapıları gezdim.</span></div><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Tüm bunlarla demek istiyorum ki, aslında o sorulan manada evde oturmadım ben. Üreten, hayatını anlamlandırmaya çalışan, düşünen insan boşa zaman geçirmez-evde otursa bile :)<br />
</span>ISILhttp://www.blogger.com/profile/02939058917187212294noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1352836381314092771.post-3541672103256478882012-03-25T04:37:00.010-07:002012-03-26T07:22:41.442-07:00<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4sfXNWTB7Wz6i7Hl-I7i8mgeotZQwZdkFz-pJHyawKIAIn6D4pNBUUXjdmKpIfVyIgOqRkcrQ468FAXucl79Xx5e76xz-RX3lhgLTr2NapPPkfZnpLpykDQfFURyUGi0zKUaKg5fhXTIl/s1600/stres-is-hayati-polemik-kadin-saglik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a><br />
<h2><span style="color: blue; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: x-large;">Son Günler</span></h2><div style="text-align: justify;"><span style="background-color: #d0e0e3; font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><span style="background-color: white;"> <span style="color: #134f5c;"> </span><span style="color: black; font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"> İşten</span></span><span style="background-color: white; color: black; font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"> ayrılmadan önce tam bir bunalıma girmistim. Şirket kaos halindeydi. Çalıştığım departmanın kapatılacağı haberini yöneticilerden duymadan önce genel müdürlükte calışan arkadaşlardan öğrenmiştik. Dedikodular, söylentiler gırla gidiyordu. Ne olacağımızı konuşup duruyorduk. Kendimizi demoralize etmekten, işten soğutmaktan başka bir şeye yaramadı tüm bunlar. </span></span></div><div style="text-align: justify;"><div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4sfXNWTB7Wz6i7Hl-I7i8mgeotZQwZdkFz-pJHyawKIAIn6D4pNBUUXjdmKpIfVyIgOqRkcrQ468FAXucl79Xx5e76xz-RX3lhgLTr2NapPPkfZnpLpykDQfFURyUGi0zKUaKg5fhXTIl/s1600/stres-is-hayati-polemik-kadin-saglik.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; cssfloat: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img aea="true" border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4sfXNWTB7Wz6i7Hl-I7i8mgeotZQwZdkFz-pJHyawKIAIn6D4pNBUUXjdmKpIfVyIgOqRkcrQ468FAXucl79Xx5e76xz-RX3lhgLTr2NapPPkfZnpLpykDQfFURyUGi0zKUaKg5fhXTIl/s1600/stres-is-hayati-polemik-kadin-saglik.jpg" /></a></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;"><span style="background-color: white; color: black; font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"> Boyun ağrılarım, baş dönmelerim bu dönemde başladı. Öyle bir başdönmesi ki sadece ofise gittiğimde başlıyor, evde, dışarda, başka mekanlarda yok. İş yerine bir gidiyorum sabah, dünya dönmeye başlıyor çevremde. Dünyayla birlikte tüm evraklar, tüm masalar, tüm insanlar, kapı, pencere..Sarhoş gibi yürüyorum binanın içinde.<br />
Öyle bir halim var ki, 'Atlı Karınca dönüyor dönüyor, dünya durmadan dönüyor dönüyor' benim hit şarkım olmuştu :)<br />
Dayanamayacak duruma gelince kalktım doktora gittim. Bir sürü tahlil, röntgen, muayene, tetkik ne varsa hepsi yapıldı. Sonuç: Hiç birşeyim yokmuş..(Aslında sevindirici bir haber değil mi?)<br />
Gel de hiçbirşeyim olmadığına inan, bu rahatsızlığı yaşayan benim. Bu kabusa acilen bir çözüm bulmam gerekiyordu; ben de birikmiş izinlerimi kullanmaya başladım. Neyseki çok anlayışlı bir yöneticim vardı. (Sanırım yöneticisini seven ender insanlardan biriyim.) Böylelikle her hafta 1-2 gün izin almaya başladım. İş biraz daha çekilir hale gelmişti. Ama başdönmelerinde bir azalma yok..<br />
Sonra bir toplantı yapıldı. Son derece abuk subuk bir toplantıydı. Tüm Türkiye çalışanlarını toplayıp garip şakalar falan yaptılar bizi güldürmek için. Ama biz zaten çağrılma nedenimizi biliyorduk. Hiç gülemedik o gün..<br />
O toplantıda bize 2 ay sonra departmanın kapatılacağı söylendi. 2 ay daha dönen bir dünyada çalışma gayreti göstermek durumunda kaldım. Günler yavaş yavaş aktı geçti ve son gün geldi.. </span></div></div><div style="text-align: justify;"><span style="background-color: white; color: black; font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"> Genel Müdürlüğe gittim, son işlemleri yapmak için. Üstüme zimmetli olan eşyaları bırakma anı çok duygulandırıcıydı. Kendimi zor tuttum ağlamamak için. Ama gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Sevgili yöneticim, bana bir kahve ısmarladı, son bir sohbet ettik.<br />
O anki psikolojimde; bundan sonraki günler benim için belirsiz ve sisli bir havadaydı. Beni önümde neler bekliyor bilemiyordum. Hüzünlü, fakat bir o kadar da hafiflemiş bir hava içindeydim. Sersemlemiş bir halde binadan çıktım, herşey çok çabuk olmuştu sanki (oysaki aylardır bu anın gelmesini beklememiş miydim?) Kafam allak bullaktı, durağa yürürken kafamı dağıtmak için bir giyim mağazası gördüm ve oraya attım kendimi. Amacım kafamı dağıtmaktı, ama mağazada kısa süren turumla kendimi yine kötü hissetmeye başladım.<br />
Mağazadaki klasik iş kıyafetleri canımı sıkmıştı. Bir süre çalışmamaya, dinlenmeye karar vermiştim. İş yaşamından, dolabımı kaplayan o resmi, renksiz, ciddi kıyafetlerden uzaklaşmak istiyordum.<br />
Ertesi sabah tuhaf bir boşluk içine uyandım. İş yoktu, işe gitmem gerekmiyordu. Bu beni mutlu etmeye yetmişti bile.</span></div>ISILhttp://www.blogger.com/profile/02939058917187212294noreply@blogger.com0